Fikir Öfkesi / Necip Fazıl KISAKÜREK

Fatih YILDIZ
1 min readFeb 9, 2020

İnsan başını sıçan kafasından ayıran tek hassa… Ha tüfeği olmayan asker, ha öfkesi olmayan fikir…

Kollarımız, kuvveti nasıl sinir cümlemizde bulursa, herhangi bir dünya görüşü de sinir cümlesini fikir öfkesinde ele geçirir. Fikir öfkesi, düşünüş tarzlarının asabî cihazı, manivelası,icra müessiridir. Zihin onun sayesinde dinamizmaya kavuşur, yıldırımlaşır, kudrete erer, cansız bir ölçü kalıbı olmaktan kurtulur. Tek kelimeyle fikir öfkesi, kıymet hükümlerimizin hamle ve irade kaynağı… Onsuz fikir, duvarda veya sandıkta, evde veya dükkanda, kalabalıkta veya tenhada, ikide bir ötmekten başka hikmeti olmayan aptal bir guguklu saattir.

Fakat öfkesiz fikir ne kadar acıklı bir manzaraysa, fikirsiz öfke de o nisbette merhamete lâyık bir levha… Ruhî teessürlerini [duygularını] herhangi bir görüş sistemine irca edemeden, rastgele bağıran çağıran, kıran döken, tepinen dövünen bünyelere haklı olarak hasta der, geçeriz.

Harikulâde muvazene [denge], öfkesiz fikirle, fikirsiz öfkenin arasında yerini bulan, müşterek bir akıl ve sinir nâkıliyetinde…

Bazı kalemlerdeki öfke edası bir takım hantal mizaçların hoşuna gitmiyor. Onlar, ifadede itidal, ruhta rükûdet [durgunluk] taraflısı… Böylelerine acımak lâzım. Zira onlar görülmesi kolay olan öfkeyi görüyorlar da, görülmesi kolay olmayan fikri görmüyorlar. Böylelerine, suyu içilip de tanesi bırakılan hoşaf misalini hatırlatmaktan başka çare yoktur.

ÇERÇEVE — 4 Haziran 1952 — Büyük Doğu 20. Sayı

--

--