TEZ SAVUNMA ÖZET 1

Fatih YILDIZ
16 min readFeb 6, 2024

SAYFA 1

  1. GİRİŞ

Günümüz dünyasında devletlerin dışında silahlı aktörler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası şirketlerin birer aktör olarak bulunduğu bir yapı vardır. Bu devlet dışı aktörlerin ortaya çıkması ile birlikte uluslararası arenada yeni aktörler söz konusu olmuştur. Özellikle silahlı aktörler devletlerin şiddet kullanma tekeline yönelik büyük bir tehdit içermektedir.

Devlet dışı silahlı aktörlerin ortaya çıkması için bir devletin şiddet kullanma tekelini kaybetmesi yani egemenliğinin zayıflaması gerekmektedir. Bu tarz devletlerden bazıları Afganistan, Yemen, Suriye ve Irak gibi devletlerdir ve bakıldığında büyük bir savaşın yaşandığı görülmektedir (Ayhan 2011, s. 19–20).

— — — — — — — -

SAYFA 2

Arap Baharı sonrasında yaşananlar neticesinde Ortadoğu’da birçok çatışma alanı ortaya çıkmıştır. Körfez Savaşı, 11 Eylül sonrası Irak’ın işgali gibi olaylar Ortadoğu’yu etkilemiştir. Arap Baharı, Suriye’yi de çok ciddi şekilde etkilemiştir. Suriye’de barışçıl protestolar ile başlayan ve çok hızlı bir şekilde 2011 yılında çatışmalara ve sonrasında da iç savaşa dönüşen Arap Baharının günümüzde de etkileri devam etmektedir. Suriye’de yaşananlar oldukça derin bölgesel ve küresel sorunlara neden olmuştur (Karkın & Yazıcı, 2015, s. 202–204). Bölgesel olarak tüm Ortadoğu’nun güvenlik dengelerini değiştirmiştir. Suriye’deki Esad rejiminin güç kaybettiği alanları dolduran devlet dışı silahlı aktörler, tüm bölge ülkeleri ve hatta uluslararası koalisyon tarafından tehdit odaklı değerlendirilmiştir. Örneğin Türkiye PYD/ YPG’yi bir tehdit olarak görmektedir (Orhan, 2016). DAEŞ’in yaptığı faaliyetlere bakıldığında tüm dünyaya yönelik bir tehdit söz konusudur. İsrail, buradaki cihatçı örgütlerden tehdit algılamaktadır, İran ve Suudi Arabistan Şii-Sünni milisleri üzerinden tehdit görmektedir. Rusya, ABD, Çin gibi küresel devletler de buradaki çıkarları için kendi vekil aktörleri üzerinden tehditleri bertaraf etmeye çalışmaktadır.

Batılı devletler tarafından DAEŞ ile mücadelede bir vekil güç olarak PYD/YPG kullanılmıştır. PYD/YPG, Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü bir aktördür. Türkiye’ye göre PYD/YPG ile PKK aynıdır. Batılı devletler PKK’yı terör örgütü olarak görmelerine rağmen PYD/YPG’yi bir vekil güç olarak desteklemektedir. Bu durum DAEŞ ile mücadele adı altında meşrulaştırılmaktadır. Batının DAEŞ ile mücadelede PYD/YPG’yi meşrulaştırması ise çelişki ortaya çıkarmaktadır. Nitekim DAEŞ de PYD/YPG de birer devlet dışı silahlı aktördür, iki örgütte kanlı eylemler gerçekleştirmektedir ve egemenlikleri meşru değildir. Lakin benzer yapıdaki iki oluşumdan birini sonlandırmak için diğerini mücadele aracı olarak kullanmak bir ikilem yaratmaktadı (Yeşiltaş & Duran, 2019, s. 12–13).

Birinci bölümde çalışmanın ortaya çıkışı, amacı ve yapılacak olan araştırmanın ana soruları ve yardımcı soruları üzerinde durulacaktır. Ayrıca bu konu ile bağlantılı olan literatürdeki çalışmaların kapsamlarına da değinilecektir. Bu sayede okuyucuya çalışmanın genel bir arka planı verilmiş olacaktır. İkinci bölümde devlet dışı silahlı aktörler konusu üzerinde durulacaktır. Burada çalışmamıza yönelik daha teorik ve kavramsal yaklaşım ortaya konulacaktır. Bu sayede sonraki bölümlerde ele alınacak olan konulara teorik ve kavramsal bir çerçeve çizilmeye çalışılacaktır. Üçüncü bölümde Suriye ve Arap Baharı süreci hakkında bilgilere yer verilecektir. Çalışmamızın konusu olan devlet dışı silahlı aktörlerin ortaya çıktığı ve süreç içerisinde dönüştükleri yer olan Suriye bu sayede daha net bir şekilde diğer bölüme temel teşkil edebilecektir. Dördüncü bölümde ise öncelikle savaş olgusunun geçirdiği genel değişim süreci anlatılacak ardından konumuzla alakalı olarak vekalet savaşı incelenecektir. Sonrasında ABD’nin PYD/YPG’yi hangi yöntemler ile meşrulaştırmaya çalıştığı üzerinde durulacaktır.

— — — — — — — — —

sayfa 3

  1. 1. ARAŞTIRMANIN ORTAYA ÇIKIŞI

Vekâlet savaşlarında devletler, doğrudan askerî operasyonlar yapmak yerine terör örgütleri ve özel şirketler gibi devlet dışı silahlı aktörleri kullanarak çıkar odaklı bir siyaset gütmektedir. Geleneksel savaşlara kıyasla vekâlet savaşları hem uluslararası camianın tepkisini çekmemek için hem de maliyetleri düşük olduğu için tercih edilmektedir. Günümüze uzanan süreçte bazı devletlerin rakip devletleri zayıflatma politikası olarak vekil aktörleri desteklediğine dair somut örnekler keşfedilmiştir.

  • Vekâlet savaşlarında, devletler fiilen birbirlerine saldırmazlar ancak uzaktan savaş halindedirler.
  • Suriye’de Arap Baharı sonrası yaşanan gelişmeler, oraya çıkan DDŞA’lar ve terörle mücadelede batılı devletlerin seçtiği stratejiler konusunda durum karmaşıktır.

Suriye’de Esad rejiminin zayıflaması ile bölgede devlet dışı silahlı aktörler artmıştır. Oraya DAEŞ adında bir örgüt çıkmıştır. Daha sonra, Batılı devletlerin, DAEŞ’e karşı PYD/YPG gibi örgütleri vekil güç olarak kullanmaları, Türkiye’nin bu aktörleri terör örgütü olarak görmesiyle çatışmalı bir duruma neden olmuştur.

— — — — — — — — — — — — — — — — — —

Sayfa 4

1.1.ARAŞTIRMANIN ORTAYA ÇIKIŞI

Devletler arasındaki çatışma ve terör eylemlerinde devlet dışı silahlı örgütlerin rolünü anlamak ve Soğuk Savaş sonrası buörgütlerin, özellikle ABD ve YPG örneği üzerinden devletler tarafından dış politika hedeflerine ulaşmak için nasılkullanıldığını analiz etmektir

— — —

Sayfa 5

Bu bağlamda, devletlerin rakip devletleri zayıflatma ve güçlenmelerini engelleme stratejilerini irdelemek temel odak noktasıdır.

Devletler, meşruiyet sorunsalı olan Devlet Dışı Silahlı Aktörleri vekil savaşlarda araçsallaştırarakkısa dönemde güvenlik çıkarlarını realize edebilmekte, ancak uzun dönemde devlet odaklı uluslararası sistemin dengelerine meydan okuyabilmektedir.

— — -

Sayfa 6:

Problem: Meşrulaştırma yoluyla devlet dışı aktörler devlet aktörlerinin aracı haline gelmiş midir, yoksa devletler, devlet dışı aktörlerin araçsallaştırma gayretlerine tabi olmakta mıdır?

- YPG’nin ABD ile uyumlu bir vekil aktör olarak faaliyet gösterip göstermediği ele alınıyor.

- Vekâlet savaşlarının Soğuk Savaş sonrası değişimleri, meşruiyetin sağlanışı vedevletlerle bağlantılı devlet dışı silahlı örgütlerin ilişkileri inceleniyor.

-Araştırma, devlet dışı silahlı örgütlerin devlet politikalarındaki rolünü ve builişkilerin dinamiklerini anlamayı hedefliyor.

— — — — — — — — — — — — — — — — — —

SAYFA 7

LİTERATÜR TARAMASI

Türkiye’de 11 Eylül olaylarından sonra artan terör faaliyetlerinin devletler düzeyindeki etkileri ve devletlerin çıkarlarına hizmet etmedeki rolü üzerine sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalarda genellikle güvenlik ve terör kavramları vurgulanmış, PKK’nın kuruluşu ve tarihi incelenmiştir.

Türkiye’de devlet dışı aktörlerin devletler tarafından vekalet savaşları ile kullanılması ve ABD YPG örneği ile vaka analizi yapılan çok az çalışma var.

Bizim tezimizde farklı olarak DDSA’ların meydana çıktığı ortam, çıkış süreçleri ve evrimi anlatılmaktadır. Ve ona zemin sağlayan süreçler irdelenmektedir.

— — — — — — — — — —

SAYFA 8

LİTERATÜR TARAMASI

SAYFA 8

LİTERATÜR TARAMASI

Devlet dışı silahlı aktörlerin yükselişi, düzensiz savaş bağlamında PYD-YPG’nin ortaya çıkışı ve dönüşümü, istihbarat ve devlet dışı silahlı aktörler. ABD ve YPG örneği üzerinden devlet dışı silahlı aktörlerin vekil aktör olarak kullanılması konusunda bir değerlendirme içermediği görülmektedir. Bu bağlamda, DDSA’ların devlet aktörleri tarafından vekil aktör olarak kullanılmasına odaklanan bir çalışma ihtiyacı anlaşılmaktadır.

**”Asimetrik Savaş” (Hasan Basri Yalçın, 2020):**

– Kitap, asimetrik savaş kavramını teorik bir perspektiften ele alıyor ve Türkiye’nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları’nı bu çerçevede inceliyor.

– Tezde Türkiye’nin PYD/YPG’ye yönelik tepkileri bağlamında bilgi sunabilir.

**”Suriye Kürtleri” (Jordi Tejel, 2015):**

– Bu kitap, Suriye Kürtleri ile Esad Rejimi arasındaki ilişkiyi ve Suriye Kürtlerinin kimliğini ele alıyor. Ancak, 2015 tarihli olduğu için güncel bilgiler içermeyebilir.

*”ABD ve Suriye Krizinin Dönüşümü” (Kurt, 2019):**

– Bu kitap, Ortadoğu’da güvenliğin dönüşümünü ele alarak ABD’nin ve diğer uluslararası aktörlerin Suriye krizi sürecinde sürdürdüğü stratejileri inceliyor.

**”Ortadoğu’da Ulusal Güvenlik Stratejileri” (Kurt, 2018):**

Ortadoğu ülkelerinin güvenlik stratejileri.

**”Amerikan Grand Stratejisi” (Çağatay Özdemir, 2018):**

– Kitap, ABD’nin dış politika stratejilerini analiz ederek, özellikle Ortadoğu’ya bakış açısı üzerine odaklanıyor.

– ABD’nin Ortadoğu’daki rolü, Obama’nın Grand Stratejisi ve Trump dönemindeki stratejik değişikliklere odaklanıyor.

— — —

SAYFA 9

SAYFA 9

LİTERATÜR TARAMASI

**”Küresel ve Bölgesel Aktörlerin Suriye Stratejileri” (Hasan Basri Yalçın ve Burhanettin Duran, 2018):**

– Eser, ABD, Türkiye, NATO, AB, Rusya, İran, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail gibi aktörlerin Suriye’ye yönelik stratejilerini ele alıyor.

– ABD’nin Suriye politikasına odaklanarak, ABD-YPG ilişkisi ve stratejilerini açıklığa kavuşturuyor.

Adam Baczko, Gilles Dorronsoro ve Arthur Quesnay tarafından kaleme alınan “Suriye: Bir İç Savaşın Anatomisi” (2018) adlı eser, Esad Rejimi, iç savaşın başlangıcı, Kürtler, PKK, yeni kimlikler gibi konulara odaklanmaktadır. Çalışma, Kürtlerin devrim sürecindeki rolü, PKK’nın dönüşü ve Kürt muhalefetinin parçalanması gibi önemli içerikleri ele almaktadır. Ayrıca, DAEŞ’in Rakka’daki yükselişi ve diğer muhalif gruplarla karşılaştırılması eserin dikkat çeken değerlendirmelerindendir.

Thomas Schmidinger tarafından yazılan “Suriye Kürdistan’ında Savaş ve Devrim: Rojova’dan Sesler, Analizler” (2016) adlı eser, Suriye’nin kuzeyini ele alır ve bölgenin etnik, dini, siyasi yapısını detaylı bir şekilde inceler…

İbrahim Ural’ın “PKK’nın Şehir Savaşı ve PYD/YPG’nin Tarihi” (2018) adlı eseri, PYD/YPG’yi PKK’nın yan kuruluşu olarak ele alır ve Suriye iç savaşındaki eylemlerini detaylı bir şekilde inceler.

Emekli Tuğgeneral Özgür Tör’ün “Vekalet Savaşları ve Hibrit Harekât: Savaşın Değişen Yüzü” (2021) adlı çalışması, savaşın değişim ve dönüşümü, vekalet savaşları, hibrit savaş gibi konulara odaklanır.

Gürsel Tokmakoğlu’nun “Barış Pınarı: Vekalet Savaşlarının Pençesindeki Suriye” (2020) adlı eseri, Suriye’deki vekalet savaşlarının iç yüzünü anlatır. ABD’nin PYD/YPG’yi kullanarak Suriye’nin kuzeyinde bir uydu devlet kurma çabasına odaklanır ve Türkiye’nin bu duruma karşı tavrını inceler. Bu eser, Barış Pınarı diplomasi, kamu diplomasisi ve askerîye konularından oluşan detaylı bir inceleme sunmaktadır.

Ömer Çona’nın “Suriye Krizinde Uluslararası Güç Mücadelesi Vekâlet Savaşları” (2018) adlı eseri, Suriye’deki vekâlet savaşları ve vekil aktörleri ele alır, vekâlet savaşını yeni bir savaş türü olarak değerlendirir.

Hasan Ateş’in “Vekâlet Savaşları Stratejisi Ekseninde Gizli Kuvvet İstihbarat” (2017) adlı eseri, vekâlet savaşı kavramı üzerine odaklanır ve vekâlet savaşları kapsamında istihbarat faaliyetlerini ele alır.

Mehmet Akif Okur ve Nuri Salık’ın editörlüğünde hazırlanan “Bağımsızlıktan Arap Baharına Suriye İç ve Dış Politika” (2016) adlı eser, Suriye’nin iç dinamiklerini ve tarihini inceler. Ayrıca, Suriye ile ABD arasındaki ilişkilere odaklanır ve Esad-ABD, Esad-Rusya ilişkilerine dair bölümler içerir.

Benan Kepsutlu’nun “Amerika’nın Ortadoğu Politikası 90’lardan Bugüne, Başkandan Başkana Ortadoğu Politikası” (2020) adlı eseri, ABD’nin Ortadoğu politikasına odaklanır ve özellikle Obama dönemindeki Suriye politikasını ele alır.

Umut Kedikli’nin “Devlet Destekli Terörizm Nedeniyle Devletin Uluslararası Sorumluluğu” (2011) adlı doktora tezi çalışmasında olduğu gibi Türkiye’de, bazı terör örgütlerinin devlet eliyle desteklendiğini işaret eden çalışmalar mevcuttur. Ancak bir devletin bir vekil aktör olarak bir terör örgütünü desteklemesi ve meşrulaştırmaya çalışması bağlamında ABD ve YPG üzerine yeterli çalışmaya literatür taramasında rastlanamamıştır…

Mehmet Seyfettin Erol ve Kadir Ertaç Çelik’in ANKASAM Bölgesel Araştırmalar Dergisi’nde yayımlanan “ABD’nı̇n Surı̇ye Polı̇tı̇kasında Vekı̇l Aktör Olarak Terör Örgütlerı̇: YPG Örneğı̇” (2018) makalesi, savaş olgununu kavramsal bir çerçeveyle ele alarak, savaşın dönüşümü ve vekâlet savaşlarına doğru bir anlatıma odaklanmaktadır. Makale, ABD’nin Suriye politikasını ele alarak, özellikle Obama ve Trump dönemlerini ayrıştırarak inceler. ABD’nin PYD/YPG’yi vekil aktör olarak kullanmasının, daha az maliyetli ve dolayısıyla daha rasyonel olduğunu vurgular. Ancak, makale tezde ele alınacak diğer başlıklara odaklanmamaktadır. (ÖNEMLİ- ÖZGÜN FARKLI ORTAYA KOY)

Bizim tezimizde farklı olarak DDSA’ların meydana çıktığı ortam, çıkış süreçleri ve evrimi anlatılmaktadır. Ve ona zemin sağlayan süreçler irdelenmektedir.

Bir çalışmada, ABD’nin YPG’ye Desteğinin Uluslararası Sorumluluk Hukuku Açısından değerlendirilmektedir.

Tezimiz, ABD ve PYD/YPG arasındaki vekil aktör ilişkisini kapsamlı bir şekilde inceleyerek, meşrulaştırma sürecini hukuki, askeri ve diplomatik boyutlarıyla ele almayı almaktadır.

Tez, kavramsal olarak vekil aktör ve vekalet savaşlarını ve neden vekalet savaşlarının tercih edildiğini ele almıştır. Vekil aktör asil aktör sorunu üzerinden irdelenmiştir. Suriye iç savaşı, Arap Baharı’nın etkileri, Suriyede devlet dışı aktörlerin ortaya çıkışı, rolü ve eylemleri ve ABD’nin PYD/YPG’yi meşrulaştırma sürecini derinlemesine tartışarak, bu ilişkinin bölgesel ve uluslararası sonuçlarını değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca bölge ülkelerinin suriye politikalarına da değinilmiştir.

— — — -

SAYFA 10

GENEL BİLGİLER

Günümüzde devlet dışı silahlı aktörler, özellikle egemenlik boşluklarını bulunan ülkelerde etkili olabilmektedir. Suriye’deki olaylar, Esad rejiminin egemenlik kaybına ve çeşitli devlet dışı aktörlerin ortaya çıkmasına yol açtı.

Egemenlik Boşlukları

Zayıf Devletler

DAEŞ gibi örgütler gerçekleştirdikleri faaliyetlerle uluslararası kamuyundan büyük tepki çekti, bu da birçok ülkenin Suriye’ye müdahalede bulunma arzusuna neden oldu. ABD, Fransa ve İngiltere gibi Batılı ülkeler, DAEŞ’e karşı mücadelede PYD/YPG gibi devlet dışı aktörleri destekledi, bu da uluslararası ilişkilerde karmaşıklığa yol açtı

— — — — — — — —

SAYFA 11:

2. DEVLET DIŞI AKTÖRLER

(Devlet dışı aktörlerin farklı tipleri arasında sivil toplum kuruluşlarından, uluslararası şirketlere kadar geniş bir yelpaze bulunmaktadır.)

(11 Eylül saldırıları sonrasında yaşanan gelişmelerde devlet dışı silahlı aktörler kendilerine geniş alanlar bulmuştur. Irak ve Afganistan’daki güç boşlukları devlet dışı silahlı aktörlerin eline geçmiştir.)

Devlet dışı silahlı aktörler kimlerden oluşmaktadır?

Devlet dışı silahlı aktörler çok geniş bir kümeyi kapsamaktadır. Kökten dinci gruplar, ırkçı gruplar, militan gruplar, devrimciler, özgürlük savaşçıları, terör örgütleri örnek olarak verilebilmektedir (Yeşiltaş & Duran, 2019, s. 33).

— — — — — -

SAYFA 12:

Soğuk Savaş döneminin son bulmasından sonra dünya üzerinde birçok silahlı çatışmayaşanmıştır. Yaşanan bu çatışmaların yüzde 94’ü devlet dışı silahlı aktörler tarafındangerçekleştirilmiştir. Geriye kalan yüzde 6 ise devletler arasındaki silahlı çatışmalarınoranıdır (Yeşiltaş & Duran, 2019, s. 168)

— — — — — — -

2.1. Vekil Aktörler

[Savaş tarihi incelendiğinde, birçok farklı savaş yöntemi görülebilmektedir.] Günümüzde birçok savaşın artık doğrudan devletler arasında değil, vekil aktörler üzerinden yapılmaya başlandığı görülmektedir. (Çatışmaların ve savaşların olduğu hemen her coğrafyada karşımıza vekil aktörler çıkabilmektedir.)

Geleneksel savaşlara bakıldığında, asil aktörler arasında yapıldığı görülmektedir. İki Dünya savaşında da aktörler doğrudan birbirlerini hedef alarak savaşmış ve dehşet verici bir yıkım bütün dünyayı etkilemiştir. 20. yüzyıldan önce de devletler asli aktörler olarak savaşmıştır. Bu geleneksel savaşın asli aktörleri, günümüzde ise vekil güçleri kullanarak savaşlar gerçekleştirmektedir. Esasında vekil aktör kavramı günümüzde yoğun olarak kullanılsa da eskiden beri var olan bir kavramdır. Örneğin, Soğuk Savaş dönemine bakıldığında dünyanın iki kutup arasına sıkıştığı görülmektedir. Bu iki kutuptaki devletlerin birbirine yönelik nükleer tehditleri, tüm dünyayı riske atmıştır.

(Soğuk Savaş sonrasında da vekil aktörler üzerinden dolaylı savaşlar ve stratejiler devam etmiştir. Devletler, vekil aktörleri kullanmanın getirdiği kolaylıkları oldukça çıkarlarına uygun bulmuşlardır.) Bu sayede devletlerin kendi askerleri ölmüyor, kamuoyundan tepki almıyor, uluslararası hukukla doğrudan çelişmiyor ve maliyeti oldukça düşük oluyor.

Özellikle maliyetinin düşük olması, asli aktörlerin daha çok vekil aktörlere yönlendiriyor. Maliyetten sağlanan karlı durum, bazıları tarafından bu savaşlara “ucuz savaş” denmesine neden olmuştur (Alca, 2020, s. 34).

— — — — — — — — — — — — —

SAYFA 14

2.2. Vekalet Savaşları

Soğuk Savaş dönemi ABD-SSCB rekabeti, nükleer silahlanma ve caydırıcılık kavramlarını gündeme taşımıştır. Gerginlikler, nükleer savaş korkusunu artırmış, (özellikle Küba Füze Krizi nükleer savaş tehlikesini zirveye çıkarmıştır.)

Devletler, nükleer silahlarını artırma çabaları ve caydırıcılık düşüncesiyle mücadele etmişlerdir. Bu dönemde, kendi politikalarını yürütebilecekleri vekil aktörlerle, yani vekâlet savaşları ile çatışmaya yönelmeyi tercih etmişlerdir (Eker, 2015, s. 39). (Bu yaklaşım, küresel nükleer tehdidin azalmasına ve maliyetlerin düşmesine katkıda bulunmuştur.)

(Nükleer silah sahibi devletler arasındaki doğrudan çatışmanın küresel bir nükleer felakete yol açma riski, vekâlet savaşlarını daha güvenli bir seçenek haline getirir.)

— — — — —

SAYFA 15:

Tablodaki ülkeler, küresel ölçekte büyük aktörler olarak bilinir. Nükleer başlığa sahip olmaları, potansiyel bir nükleer savaşın küresel çapta olma riskini artırır. (Bu sebeple, bu devletler genellikle doğrudan savaşa girmekten kaçınırlar. Nükleer silah sahibi iki devlet arasında olası bir çatışmanın getireceği yıkım öngörülemez.)

(Vekil aktörler aracılığıyla mücadele ise bu riski ortadan kaldırır. )

— — — — — — — — — — -

SAYFA 16:

2022 yılında

ABD, 877 milyar dolar, Çin 292 milyar dolar, Rusya 86 milyar dolar, Hindistan 81 milyar dolar ve Suudi Arabistan ise 75 milyar dolarlık askeri harcamalar yapmıştır (SIPRI, 2023).

(ABD’nin güçlü savunma sanayisine sahip olması, yüksek askeri harcamalarını açıklar. Ancak, Suudi Arabistan gibi diğer ülkeler için bu harcamalar ciddi bir maliyet oluşturabilir, özellikle savunma harcamalarının ülke bütçesinde önemli bir yük taşıdığı göz önüne alınmalıdır..)

— -

SAYFA 17

YÜKSEK MAALİYET VE DİPLOMATİK BASKI

(Küresel ekonomik krizlerle birlikte askeri harcamalar daha da pahalı hale gelmiştir, çünkü bu harcamalar yüksek teknoloji ürünlerini içermektedir. ) Bir savaş uçağının maliyeti 177 milyon dolara kadar çıkabiliyor. (Bu fiyatlar, savaş dışında bile devasa askeri maliyetlerin olduğunu göstermektedir.)

Vekil aktörlerin kullanılmasının bir diğer nedeni diplomatik baskılardan kaçınmaktır. Örneğin, Rusya-Ukrayna savaşı’nda Rusya’nın Wagner adlı bir vekil aktörü kullanması buna örnek teşkil eder. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, Rusya’nın Ukrayna’da kullandığı askerlerin yüzde 80'inin Wagner kökenli olduğunu belirtmiştir (BBC, 2023).

(Rusya’da 37 özel askeri şirket vardır. Bu şirketler yasal olarak Moskova’ya bağlı değildir. Ancak sahada Rusya çıkarları için savaşmaktadır (Molfar, 2023).)

(Bu durum, Rusya’nın uluslararası hukuku aşarak istediği sonuçları elde etmesine ve diplomatik baskılardan kaçınmasına olanak tanımaktadır. Aynı zamanda ölen askerlerle ilgili olarak Rus devleti, kendi kamuoyu nezdinde tepkilerin hedefi olmamaktadır.)

— — — — — — — —

SAYFA 18

3.SURİYE VE ARAP BAHARI

Suriye, etnik ve dini çeşitliliğe sahip bir ülkedir. Ülkenin nüfusunun yüzde 86'sının Müslüman, yüzde 12'si Hristiyandır.

Öte yandan, yüzde 90 Arap varken, yüzde 10'luk kısımda Kürt, Ermeni, Türkmen gibi gruplardan oluşmakta. (Suriye Pazar Bilgileri, 2020, s. 2).

(Bu dini ve etnik heterojenlik, mezhep ve etnik çatışmaların Suriye’de iç savaşa yol açmasında önemli bir etken olmuştur.)

— — — — — — — —

SAYFA: 19

3.1 Suriyede Vekil Aktörlerin Ortaya Çıkışı

(Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, Körfez Savaşı sırasında ABD’nin bölgeyi şekillendirme çabalarıyla başlamıştır. 11 Eylül saldırıları ve ardından ABD’nin Irak işgali gibi olaylar bölgedeki istikrarı ve düzeni sarsmıştır.)

3.2. Arap Baharı ve Suriye

(2010'da Tunus’ta başlayan gösterilerle Arap Baharı 2011'de Suriyede ayaklanmalara dönüşmüştür. Bu ayaklanmalar kısa sürede silahlı çatışmalara dönüşmüştür. )

(Suriye’deki olaylar diğer Arap Baharı ülkelerinden farklı olarak iç savaşa evrilmiştir. Bu süreç, Suriye’nin ulusal ve uluslararası aktörlerin çeşitli müdahalelerine sahne olmasına ve geniş bir mülteci akımına neden olmasına yol açmıştır.)

Arap Baharı ile otoriter liderlerin devrilmeye başlamış ve bu ülkelerde çatışmalar başlamıştır.

— — —

SAYFA 20

3.3. Suriye’de Vekil Aktör Kullanan Devletler ve Politikaları

(Suriye’deki iç savaş birçok devleti ve devlet dışı aktörü birçok kez karşı karşıya getirmiştir. Ayrıca ortaya çıkan kitlesel göç, yalnızca sınır ülkeleri değil, daha geniş alanda bir kriz ortaya çıkartmıştır. Bu nedenle de küresel aktörlerin Suriye politikaları önem taşımaktadır.)

Rusya, Suriye’de küresel rekabetle birlikte Esad rejimini destekleyerek etkin bir rol oynamaktadır.

2011–2015 yılları arasında Esad yönetiminin aldığı silahların %78’si doğrudan Rusya’dandır (Harunogulları, 2021, s. 69). (Bu yönüyle de Rusya için Suriye meselesi askeri, ekonomik parametrelere de sahiptir.)

— — — — — — —

SAYFA 21:

Fransa’nın Suriye politikası zamanla değişerek uluslararası koalisyon içinde aktif bir rol aldı. DAEŞ’e karşı hava saldırıları düzenleyip muhalif gruplara yardım sağlamıştır. Fakat bir Fransız şirketinin DAEŞ’e milyonlarca dolar aktardığı görülmüştür (Atalay, 2022). [Bu şirketin Fransa devleti ile yakın ilişkisi bilinmektedir. Böylece Fransa ve DAEŞ arasındaki ilişki sorgulanmaya başlanmıştır.]

(İngiltere’nin Suriye politikaları, ABD ile büyük benzerlik göstermektedir.) İngiltere, DAEŞ’in uluslararası tehdit oluşturması ile PYD/YPG’yi desteklemeye yönelmiştir.

Çin, bölgede daha çok siyasi ve ekonomik çıkarlar peşindedir. Rusya’nın izlediği politikalarla örtüşmektedir.

Türkiye ise sınır güvenliği, terör tehdidi ve mülteci krizi gibi konularda doğrudan etkilenmiştir. Diplomatik çözümlerden askeri müdahalelere kadar birtakım stratejiler benimsemiştir.

İsrail, Suriye’deki Esad rejiminin silahlanmasını istemiyor. Ayrıca Golan Tepeleri’nin kontrolünü kaybetmek istememektedir.

Suudi Arabistan, Esad karşıtı bir tutum benimsemiş ancak Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi sonrasında politikasını gözden geçirmiştir.

İran ise Şii nüfusu üzerinden bölgede geniş bir nüfuz alanı elde etmeye çalışmakta ve Suriye’deki Şii statükonun korunmasını önemsemektedir.

Bu çeşitli aktörlerin Suriye politikaları, bölgedeki çatışmada karmaşık bir denge oluşturarak uluslararası ilişkileri etkilemiştir.-

— — — — — — — — -

SAYFA 22:

3.4. Yerel Aktörler

Suriye iç savaşı sırasında ortaya birçok devlet dışı silahlı aktör çıkmıştır.

Rejime muhalif olarak ortaya çıkan bu aktörlerden bazıları şunlardır; Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Hizbullah, El-Nusra, PYD/YPG, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi örgütlerdir.

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)

Suriye iç savaşının çıkmasının ardından Suriye ordusunda görevli askerler bir araya gelerek Özgür Suriye Ordusunu kurmuştur.

ÖSO Esad rejimine karşı savaşmaktadır. (Kılıç, Kanat, & Acun, 2015, s. 24).

ÖSO diğer silahlı aktörlerle de ilişki içerisindedir. Bu aktörlerden bazıları; Suriye Devrimcileri Cephesi, Hazm Hareketi, Güney Cephesi, Beşinci Kolordu, Şam Cephesi, Nurettin Zengi Grubu, Mücahitler Ordusu, Festakim Kema Umirt gruplarıdır (Uzun, 2017, s. 24). 2017 yılında ÖSO Türkiye destekli olarak yeniden bir yapılanmaya gitti. Bu yeni yapılanma ile birlikte adını Suriye Milli Ordusu olarak değiştirdi. Bu yapı yaklaşık otuz kadar alt grup aktörün bir araya getirilmesi ile meydana geldi (BBC, 2018).

Irak Şam İslam Devleti (DAEŞ)

(DAEŞ dünya üzerindeki birçok devlet tarafından terör örgütü olarak görülmektedir.)

(DAEŞ’in 2014 yılında gerçekleştirdiği hilafet çağrısı, dünyanın birçok ülkesinden insanların DAEŞ’e katılmasına neden olmuştur.)

(DAEŞ’e 80’in üzerinde ülkeden yabancı savaşçı katılım sağlamıştır. Burada DAEŞ’in cihat çağrısının önemi yüksektir(Şenol, Erdem, & Erdem, 2016, s. 280).)

DAEŞ terör örgütü birçok kanlı eyleme imza atmıştır. 2015'de Paris’te 130 kişinin öldüğü bombalı saldırıları gerçekleştirdi (Anadolu Ajansı). 1

2016'da DAEŞ’li terörist sürdüğü kamyon ile 84 kişiyi öldürmüştür. Yine 2016'da Almanya’da da kamyonlu bir DAEŞ militanı 12 kişiyi öldürmüştür. 2017'de İngiltere’de 3 DAEŞ’li terörist 8 kişiyi öldürmüş ve 48 kişi de yaralamıştır. 2017'de İspanya’da yine DAEŞ teröristleri tarafından yapılan saldırıda 12 kişi hayatını kaybetmiş ve 80 kişiden fazla insan da yaralanmıştır (Esen, 2017).

Türkiye’de DAEŞ tarafından gerçekleştirilen eylemlerde 211 kişi hayatını kaybetmiş ve 1182 kişi de yaralanmıştır. Türkiye, DAEŞ tarafından sıklıkla hedef alınmıştır (Çakır, 2016).

— — — — — -

SAYFA 23

PYD/YPG

İç savaş öncesi Suriye’de birbirinden farklı Kürt siyasi partileri bulunmaktadır. Partilerin talepleri genel olarak birbirileri ile benzerdi. Ve bağımsız bir Kürdistan düşüncesi bu partiler tarafından dile getirilmemiştir (Schmidinger, 2016, s. 105).

Suriye’deki bu Kürt siyasi partilerinden birisi de Demokratik Birlik Partisi (PYD) adı ile kuruldu. Bu parti PKK’nın Suriye’de kalan eski üyeleri tarafından kuruldu.

PYD’nin kuruluşunda çok sayıda PKK’lı yönetici bulunmuştur. (Ural, 2018, s. 80).

PYD/YPG örgütünün yapılanmasına ilişkin 2003 ile 2015 yılları arasında birçok kongre gerçekleştirilmiştir. Bu kongrelerin tamamı PKK kongresidir. (Bu kongrede hem PYD’nin yapısı hem de faaliyet sahasına kadar geniş bir silsilede kararlar alınmıştır) (Yeşiltaş & Duran, 2019, s. 303).

PYD, Suriye’deki otorite boşluğundan faydalanarak geniş bir coğrafyayı kontrolü altına almıştır.

PYD’nin bir de silahlı kanadı bulunmaktadır. Bu örgütün adı YPG’dir. YPG, PYD’nin silahlı koludur. Diğer Suriye Kürt partileri sivil alanlarda faaliyet gösterirken PYD, YPG sayesinde silahlı bir güç ile eylemde bulunabilmiştir (Çona, 2018, s. 188).

— — — — — — — — — — — — — — — — — -

SAYFA 24

4.ABD’NİN PYD/YPG’Yİ MEŞRULAŞTIRMA ÇABALARI

4.1. ABD’NİN BÖLGE POLİTİKASI

(Enerji kaynakları ve stratejik konumu gibi nedenlerle Ortadoğu büyük güçlerin dikkatini çeken bir bölge olmuştur.)

11 Eylül saldırıları, ABD’nin Orta Doğu’daki politikalarını büyük ölçüde etkiledi. (Bu saldırılar, ABD’nin agresif bir dış politika izlemesine yol açtı.) ABD, 11 Eylül saldırılarının sorumlusu olarak gördüğü Afganistan’ı işgal etti ve daha sonra Irak’ı işgal etti. (Özellikle Irak’ın işgali, bölgedeki dengeleri değiştirdi ve Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle birlikte ciddi güç boşlukları oluştu.)

Irak’ın işgali sonrasında, devlet dışı silahlı aktörler, özellikle DAEŞ ve PYD gibi örgütler, bu coğrafyada ortaya çıkan güç boşluklarından faydalanmaya çalıştı. Bu durum, bölgedeki istikrarsızlığı ve çatışmaları arttırdı.-

— —

SAYFA 25

ABD’nin Orta Doğu politikasını belirlerken bazı hususlar son derece önem arzetmiştir. Bunlar: petrol faktörü, hegemonya ve güç mücadelesi, İsrail’in güvenliğinin sağlanması, İran ve Şii tehdidi (Kepsutlu, 2020, s. 126).

2025 yılı bölge bazında enerji talebine bakıldığında, Orta Doğu’daki enerji sahalarının önemi daha da net görülmektedir. 2025 yılında; Asya Pasifik bölgesinde 139 vpe/g, Avrupa ve Avrasya’da 60 vpe/g, Kuzey Amerika’da 57 vpe/g enerji talebi vardır. (TürkiyePetrolleri, 2020, s. 8). (İlerleyen yıllarda bu enerji talebi daha da artacaktır.)

Öte yandan, 2019 yılı kanıtlanmış petrol rezervlerinin dağılımı da grafikten görüldüğü üzere çoğunlukta Ortadoğu coğrafyanı kapsamaktadır.

Orta Doğu’nun stratejik konumu, enerji kaynakları ve jeopolitik önemi, büyük güçler arasında çıkar çatışmalarını ve rekabeti tetikleyen temel faktörlerdir. ABD’nin bölgedeki hegemonya arzusu, enerji ihtiyacı ve İsrail’e duyduğu stratejik bağlar, Orta Doğu politikalarını şekillendiren kilit unsurlardır.

— — — — — —

SAYFA 26

4.2. VEKİL AKTÖR OLARAK PYD/PYG

- ABD ve Avrupa ülkeleri, DAEŞ ile mücadelede PYD/YPG gibi devlet dışı aktörleri destekleyerek çıkarlarını koruma amacını gütmektedir.

Trump, IŞİD’e karşı mücadelede NATO güçlerinin ve bölge ülkelerinin daha fazlasını yapmasına atıfta bulunarak Eylül 2016'da “Bence NATO’nun ve çevre ülkelerin de bizimle birlikte Orta Doğu’ya girmesini sağlamalıyız ve IŞİD’in canına okumalıyız ve bunu hızlı bir şekilde yapmalıyız.” demiştir. (Clawson, 2016, s. 6).

Obama döneminde DAEŞ’e karşı ‘Kürt Koridoru’ fikri gündeme gelmiş ve ABD’nin çıkarları için gerekli görülmüştür. (Nitekim oluşturulacak bu koridorda ABD kendine yeni üsler kazandırabilir ve Akdeniz jeopolitiğinde güç kazanabilirdi.) (Kepsutlu, 2020, s. 273).

(PYD/YPG’nin lideri konumunda bulunan Mazlum Abdi kod adını kullanan Ferhat Abdi Şahin, bu örgütün terörizm ile olan ilişkisinin ortaya çıkartılmasında önemli bir yere sahiptir. Şahin, 1990 yılında PKK’ya katılarak örgütün üst düzey liderlerinden biri olmuştur.(Euronews, 2019).)

— — — — —

SAYFA 27

4.3.1. TR ve PYD

Türkiye, PYD’yi PKK’nın Suriye kolu olarak görmektedir. ABD’nin PYD’ye verdiği destek ise Türkiye ile ABD arasındaki gerilimi arttırmaktadır.

ABD’nin tutumuna dair bir başka önemli noktaya İletişim Başkanı Altun tarafından dikkat çekilmiştir. Altun:

“Ferhat Abdi Şahin, Interpol’ün kırmızı bülteniyle aranan bir teröristtir. NATO müttefikimizin bir terör liderini yüceltme çabaları tarihe kazınacaktır”. demiştir. (Altun, 2019)

(Altun’un sözleri, Türkiye’nin hem NATO’dan algıladığı bir tehdide hem de bunun ABD dış politikasını oluşturan değerlerle çelişmesine işaret etmektedir.)

— — — — — —

SAYFA 28

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı “Türkiye, DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerde diğer bir terör örgütü olan PYD/YPG ile iş birliği içinde istikrar çalışmaları yürütmenin son derece yanlış ve tehlikeli olduğunu her düzeyde ve platformda defalarca dile getirmiştir.” açıklamasında bulunmuştur (Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs, 2018). (Bu açıklamada ABD’nin bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütünü kullanmasının yanlışlığı ortaya konulmuştur.)

(2017 yılında ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, terör örgütü PKK ile ilişkili görüldüğü için YPG’nin isim değiştirmesi gerektiğini söylediğini itiraf etti. İsim değiştirme tavsiyesi sonrası PYD/YPG yerine artık SDG kısaltılması ile “Suriye Demokratik Güçleri” kullanılmaya başlandı.)

PYD/YPG de aynı şekilde ABD’nin vekil aktörü olmaya başlaması ile birlikte PKK ile arasındaki bağı gizlemeye başlamıştır. PYD Kuzey Suriye’de etkinliğini artırmaya başladığı dönemlerde gerçekleştirdiği kongreler ile “PKK”ya ilişkin tüm ifadeleri kaldırmıştır (Cengiz, 2020).

PKK ile PYD arasındaki bağlantı ile ilgili Türkiye’nin tutumu nettir ve PYD’nin isim değiştirerek SDG olması da bir fayda sağlamayacaktır.

(T.C. İçişleri Bakanlığının 2017'de yayımladığı bir raporda, PKK/KCK ile PYD/YPG’nin birbirinden farklı olmadığını delillerle vurgulanmıştır.)

Deniz Piyadeleri Üniversitesinde profesör olarak görev yapan eski ABD subayı Edward J. Erickson, ABD tarafından söz verilmesine rağmen ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği silahları geri alamayacağını dile getirmiştir (PoliticsToday, 2018).

— — -

SAYFA 29

SONUÇ

Ortadoğu’daki devletlerin ve devlet dışı aktörlerin değişen dinamikleri, Suriye’deki iç savaşın etkisiyle güç boşluklarına yol açtı. Bu boşlukları dolduran örgütler arasında DAEŞ ve PYD/YPG ön plana çıktı. DAEŞ’e karşı uluslararası mücadelede, ABD ve Avrupa ülkeleri PYD/YPG’yi vekil aktör olarak seçti.

Vekil aktörlerin tercih edilme oranlarının arttığı bir dönemde ABD’nin PYD/YPG’yi kullanması, maliyet avantajı sağladı. Operasyonlarda Amerikan askerlerinin can güvenliğini riske atmamak, PYD/YPG’yi donatmak ve desteklemekle sağlandı. Türkiye PYD/YPG’yi bir tehdit olarak görüyordu. ABD’nin, PYD‘yi PKK bağlantısına rağmen desteklemesi, terörle mücadeledeki ikilemi ortaya koydu.

ABD’nin bir terör örgütünü vekil aktör olarak kullanması, Türkiye gibi NATO müttefiklerince tepkiyle karşılandı. Bu durum, diplomatik ve askeri alandaki güveni zedeledi. ABD’nin bu stratejisi, uluslararası ilişkilerde karmaşıklığa ve çelişkilere neden oldu.

--

--